Allah'ın Sözünü Dinlemek | Ana Sayfa |Makaleler
Bir öğretmen öğrencilerine kitap okuma ödevi verir. Öğrenciler hafta sonu bu kitabı okuyacaklardır. Pazartesi günü öğretmen, öğrencilerine kimlerin verdiği ödevi yaptığını sorar. Öğrencilerin çoğu: 'Yaptık' diye cevap verir. Öğrencilerden biri: 'Öğretmenim ben hafta sonu üç kitap okudum.' der. Öğretmen öğrencinin bu kadar çok kitabı okuyup bitirdiğine sevinir. Yine öğretmen merakla öğrencinin ödevi bitirip bitirmediğini sorar. Öğrenci, ödevini yapmamıştır. Hafta sonu üç kitap okumuş fakat öğretmenin istediği kitabı okumamıştır. Bu öğrenci üç kitabı okuduğu için aslında çok iyi bir şey yapmıştır fakat öğretmenin talimatına uymamıştır. O zaman iyi bir şey yaptığı halde, ödevi yapmadığı için cezaya uğrayacaktır.
Sanırım çoğumuzun Allah'a karşı olan davranışı da böyledir. Allah'ın dediklerini biliyoruz fakat bir türlü yerine getirmiyoruz veya getiremiyoruz. Öğrencinin yaptığı gibi biz de iyi şeyler yapıyoruz ama tamamen yerine getirmiyoruz. Tabii ki biz bunu çok kolay kabul edemeyiz çünkü Allah'ın dediklerini kısmen yaptık diye düşünüyoruz. Öğrenci kitabı okudu. Hatta 3 kitabı okudu. Fakat en önemli olan, okuması gereken kitabı okumadı. Kutsal Yazılar'da bu öğrenci gibi ve bizim gibi davranan bir kral vardı. (bkz. Eski Ahit, 1.Samuel 15. bölüm)
Kralın adı Saul idi. Saul, Samuel Peygamber aracığılıyla Allah'tan şu buyruğu aldı: 'İsrailliler'e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i, onlara ait her şeyi tümüyle yok et.' Buyruk gayet nettir. Yalnız Saul ve askerleri böyle yapmamıştır. Amalekliler'in Kral Agak'ı ve en iyi koyunlarını, sığırlarını, besili danalarını, kuzularını iyi olan ne varsa hepsini esirgediler. Böylece Kral Saul, Allah'ın sözlerini kısmen yerine getirmiştir. Fakat ilginç olan Peygamber Samuel Saul'a: Allah'ın buyruğunu yerine getirdin mi? diye sorulduğunda Saul’un israrla 'Evet' diyor olmasıdır. Saul neden Allah'ın buyruğunu tamamen yerine getirmemişti?
Saul, Samuel'e: 'Ne var ki askerler, Gilgal'da RAB'be kurban sunmak üzere yağmalanmış bazı mallarını yok edilmeye adanmış en iyi davarlarla sığırlarını aldılar.' diye anlatmıştır. Allah'a kurban sunmak ifadesine dikkat ettiniz mi? Bu iyi bir şey değil mi? Tabii. Fakat Allah'ın buyurduğu muydu? Hayır. Kral Saul ve askerleri bu konuda yanıldılar. Biz de bu konuda yanılmıyor muyuz? Gün be gün Allah'ın buyurduğunu tamamen yerine getirmiyoruz ama ara sıra sevap işleyip, oruç tutup, kurban kesip, fazla sadaka verip vicdanımızı rahatlatmaya çalışıyoruz. Allah gerçekten bunu mu ister?
Samuel Peygamber'e göre bunun cevabı: hayır. Samuel Kral Saul'a şöyle dedi: 'RAB kendi sözünün dinlemesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir.' Bu ilke bizim için çok şey ifade etmeli.
İlk olarak Allah sözünü dinlememiz ister. Durum ne olursa olsun! İkinci olarak Allah'a göre söz dinlememek hafif bir şey değildir. Samuel Peygamber şöyle devam ediyor: Çünkü başkaldırma, falcılık kadar günahtır ve dikbaşlılık, putperestlik kadar kötüdür. Sen RAB'bin buyruğunu reddettiğin için, RAB de senin kral olmanı reddetti.' Kral Saul böyle yaptığı için, Allah onu kral olarak reddetti. Üçüncü olarak, Allah için önemli olan gönlümüzdür. Davut bu konuda şöyle yazmıştır: 'Madem sen gönülde sadakat istiyorsun, bilgelik öğret bana yüreğimin derinliklerinde...Ya Rab, aç dudaklarımı, ağzım senin övgülerini duyursun. Çünkü sen kurbandan hoşlanmazsın, yoksa sunardım sana, yakmalık sunudan hoşnut kalmazsın. Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur, alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı. (Zebur 53:6, 16-17)
Görüldüğü gibi Allah alçakgönüllü ve pişman bir yüreği ister. Kral Saul Allah'ın sözlerini kısmen yerine getirdiğinde, Allah'a başkaldırdı, dikbaşlılık yaptı. Neden? Çünkü kendi düşündüğünün Allah'ın söylediğinden daha makul olduğunu düşündü. Alçakgönüllü ve pişman yürekle Allah'a yaklaşmadı. İşte öğrenciyle ilgili ilk verdiğimiz örneği tekrar düşünürsek. Kitap okumak her zaman iyi, değil mi? Fakat öğrenci öğretmenin dediğini yapmadı. Davut'un sözüne baktığımızda: 'Kurban kesmek her zaman iyi, değil mi?' Davut'a göre hayır. Neden? Çünkü Allah'a alçakgönüllü ve pişman yürekle yaklaşmıyoruz. Allah'a karşı söz dinlememezlik yapıyoruz. Böyle davrandığımızda Kral Saul gibi davranıyoruz.. Yani kötü bir yürekle kurban kesmek, oruç tutmak, sadaka vermek, sevap işlemek anlamsızdır. Peki, alçakgönüllülükle Allah'ın buyruklarını tamamen yerine getirmek mümkün mü?
Mümkündür. Dünya tarihinde tek bir kişi bunu yaptı. Kutsal Yazılar'da Adem peygamber ile İsa Mesih kıyaslama yapılırken şöyle yazıldı: İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkumiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. Çünkü bir adamın sözdinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle de birçoğu doğru kılınacaktır. (Romalılar 5:18-19)
İsa Mesih Allah'ın sözlerini tamamen yerini getirdi. O hiçbir konuda Kral Saul gibi başkaldırma yapmadı. İsa, Adem Peygamber gibi Allah'ın buyruğuna hiç karşı gelmedi. Yani İsa bizim yerimize de Şeriat'ı yerine getirdi. Bu bizim için sevindirici haberdir. Kutsal Yazılar'a göre İsa'nın söz dinlemesiyle doğru kılınabiliriz. İsa kendisi hakkında şöyle dedi:
"Çünkü ben her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım.” (Yuhanna 8:29) Başka kim bunu dedi ya da diyebilir? Ayrıca İsa şöyle dedi: "Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecektir. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getirenler girecektir." (Matta 7:21) Gördüğümüz gibi Allah'ın isteğini bilmek ve yerine getirmek son derece önemlidir.
İsa aynı zamanda Davut Peygamber’in yazdığı gibi alçakgönüllü yürekliydi. "Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı." (Filipililer 2:5-9) Kendini alçatarak, beden alarak, itaatkar olan İsa başkaldıran bizler için öldü.
Sonuçta ilk verdiğimiz örneği tekrar dönersek, öğrenci öğretmeninin buyruğunu bildiği halde, öğretmeninin, ondan okumasını istediği kitabı okumadı. Saul Allah'ın buyruğunu bildiği halde tamamen yerine getirmedi. Davut zina yapmaktan tövbe ederken Allah'ın istediği alçakgönüllü ve pişman bir yürekti. Saul, Davut, Adem ve İsa hariç herkes Allah'ın sözüne karşı gelmiştir. Başka bir deyişle herkes Allah'ın yüceliğinden yoksun kalmıştır. Her konuda her zaman Allah'ın sözünü dinleyen tek kişi İsa'ydı. O zaman O kişiye tamamen güvenmemiz gerekmektedir. Biz kendi başımız abir şey yapamadığımız zaman usta çağırıp onun tecrübesine güvenerek yapamadığımız işi ona yaptırırız. Kutsal Yazılar'da da şöyle yazılmıştır: Kendisini çağıranların tümüne eliaçıktır." " 'Rab’bi adıyla çağıran herkes kurtulacak'.” Söz dinlemezliğimizi hafife almayalım. Söz dinlemesiyle bizi doğru kılabilen, bize yaşam veren, aklanmayı sağlayan İsa'ya güvenelim.
Sanırım çoğumuzun Allah'a karşı olan davranışı da böyledir. Allah'ın dediklerini biliyoruz fakat bir türlü yerine getirmiyoruz veya getiremiyoruz. Öğrencinin yaptığı gibi biz de iyi şeyler yapıyoruz ama tamamen yerine getirmiyoruz. Tabii ki biz bunu çok kolay kabul edemeyiz çünkü Allah'ın dediklerini kısmen yaptık diye düşünüyoruz. Öğrenci kitabı okudu. Hatta 3 kitabı okudu. Fakat en önemli olan, okuması gereken kitabı okumadı. Kutsal Yazılar'da bu öğrenci gibi ve bizim gibi davranan bir kral vardı. (bkz. Eski Ahit, 1.Samuel 15. bölüm)
Kralın adı Saul idi. Saul, Samuel Peygamber aracığılıyla Allah'tan şu buyruğu aldı: 'İsrailliler'e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler'i, onlara ait her şeyi tümüyle yok et.' Buyruk gayet nettir. Yalnız Saul ve askerleri böyle yapmamıştır. Amalekliler'in Kral Agak'ı ve en iyi koyunlarını, sığırlarını, besili danalarını, kuzularını iyi olan ne varsa hepsini esirgediler. Böylece Kral Saul, Allah'ın sözlerini kısmen yerine getirmiştir. Fakat ilginç olan Peygamber Samuel Saul'a: Allah'ın buyruğunu yerine getirdin mi? diye sorulduğunda Saul’un israrla 'Evet' diyor olmasıdır. Saul neden Allah'ın buyruğunu tamamen yerine getirmemişti?
Saul, Samuel'e: 'Ne var ki askerler, Gilgal'da RAB'be kurban sunmak üzere yağmalanmış bazı mallarını yok edilmeye adanmış en iyi davarlarla sığırlarını aldılar.' diye anlatmıştır. Allah'a kurban sunmak ifadesine dikkat ettiniz mi? Bu iyi bir şey değil mi? Tabii. Fakat Allah'ın buyurduğu muydu? Hayır. Kral Saul ve askerleri bu konuda yanıldılar. Biz de bu konuda yanılmıyor muyuz? Gün be gün Allah'ın buyurduğunu tamamen yerine getirmiyoruz ama ara sıra sevap işleyip, oruç tutup, kurban kesip, fazla sadaka verip vicdanımızı rahatlatmaya çalışıyoruz. Allah gerçekten bunu mu ister?
Samuel Peygamber'e göre bunun cevabı: hayır. Samuel Kral Saul'a şöyle dedi: 'RAB kendi sözünün dinlemesinden hoşlandığı kadar yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir.' Bu ilke bizim için çok şey ifade etmeli.
İlk olarak Allah sözünü dinlememiz ister. Durum ne olursa olsun! İkinci olarak Allah'a göre söz dinlememek hafif bir şey değildir. Samuel Peygamber şöyle devam ediyor: Çünkü başkaldırma, falcılık kadar günahtır ve dikbaşlılık, putperestlik kadar kötüdür. Sen RAB'bin buyruğunu reddettiğin için, RAB de senin kral olmanı reddetti.' Kral Saul böyle yaptığı için, Allah onu kral olarak reddetti. Üçüncü olarak, Allah için önemli olan gönlümüzdür. Davut bu konuda şöyle yazmıştır: 'Madem sen gönülde sadakat istiyorsun, bilgelik öğret bana yüreğimin derinliklerinde...Ya Rab, aç dudaklarımı, ağzım senin övgülerini duyursun. Çünkü sen kurbandan hoşlanmazsın, yoksa sunardım sana, yakmalık sunudan hoşnut kalmazsın. Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur, alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı. (Zebur 53:6, 16-17)
Görüldüğü gibi Allah alçakgönüllü ve pişman bir yüreği ister. Kral Saul Allah'ın sözlerini kısmen yerine getirdiğinde, Allah'a başkaldırdı, dikbaşlılık yaptı. Neden? Çünkü kendi düşündüğünün Allah'ın söylediğinden daha makul olduğunu düşündü. Alçakgönüllü ve pişman yürekle Allah'a yaklaşmadı. İşte öğrenciyle ilgili ilk verdiğimiz örneği tekrar düşünürsek. Kitap okumak her zaman iyi, değil mi? Fakat öğrenci öğretmenin dediğini yapmadı. Davut'un sözüne baktığımızda: 'Kurban kesmek her zaman iyi, değil mi?' Davut'a göre hayır. Neden? Çünkü Allah'a alçakgönüllü ve pişman yürekle yaklaşmıyoruz. Allah'a karşı söz dinlememezlik yapıyoruz. Böyle davrandığımızda Kral Saul gibi davranıyoruz.. Yani kötü bir yürekle kurban kesmek, oruç tutmak, sadaka vermek, sevap işlemek anlamsızdır. Peki, alçakgönüllülükle Allah'ın buyruklarını tamamen yerine getirmek mümkün mü?
Mümkündür. Dünya tarihinde tek bir kişi bunu yaptı. Kutsal Yazılar'da Adem peygamber ile İsa Mesih kıyaslama yapılırken şöyle yazıldı: İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkumiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. Çünkü bir adamın sözdinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle de birçoğu doğru kılınacaktır. (Romalılar 5:18-19)
İsa Mesih Allah'ın sözlerini tamamen yerini getirdi. O hiçbir konuda Kral Saul gibi başkaldırma yapmadı. İsa, Adem Peygamber gibi Allah'ın buyruğuna hiç karşı gelmedi. Yani İsa bizim yerimize de Şeriat'ı yerine getirdi. Bu bizim için sevindirici haberdir. Kutsal Yazılar'a göre İsa'nın söz dinlemesiyle doğru kılınabiliriz. İsa kendisi hakkında şöyle dedi:
"Çünkü ben her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım.” (Yuhanna 8:29) Başka kim bunu dedi ya da diyebilir? Ayrıca İsa şöyle dedi: "Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecektir. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getirenler girecektir." (Matta 7:21) Gördüğümüz gibi Allah'ın isteğini bilmek ve yerine getirmek son derece önemlidir.
İsa aynı zamanda Davut Peygamber’in yazdığı gibi alçakgönüllü yürekliydi. "Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. Bunun için de Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı." (Filipililer 2:5-9) Kendini alçatarak, beden alarak, itaatkar olan İsa başkaldıran bizler için öldü.
Sonuçta ilk verdiğimiz örneği tekrar dönersek, öğrenci öğretmeninin buyruğunu bildiği halde, öğretmeninin, ondan okumasını istediği kitabı okumadı. Saul Allah'ın buyruğunu bildiği halde tamamen yerine getirmedi. Davut zina yapmaktan tövbe ederken Allah'ın istediği alçakgönüllü ve pişman bir yürekti. Saul, Davut, Adem ve İsa hariç herkes Allah'ın sözüne karşı gelmiştir. Başka bir deyişle herkes Allah'ın yüceliğinden yoksun kalmıştır. Her konuda her zaman Allah'ın sözünü dinleyen tek kişi İsa'ydı. O zaman O kişiye tamamen güvenmemiz gerekmektedir. Biz kendi başımız abir şey yapamadığımız zaman usta çağırıp onun tecrübesine güvenerek yapamadığımız işi ona yaptırırız. Kutsal Yazılar'da da şöyle yazılmıştır: Kendisini çağıranların tümüne eliaçıktır." " 'Rab’bi adıyla çağıran herkes kurtulacak'.” Söz dinlemezliğimizi hafife almayalım. Söz dinlemesiyle bizi doğru kılabilen, bize yaşam veren, aklanmayı sağlayan İsa'ya güvenelim.
Hiç İncil Okudunuz Mu?

Burayı tıklayıp sipariş verin.
İncil'i size hediyemiz olarak ücretsiz kargo ile üç günde adresinize göndeririz.
İncil'i size hediyemiz olarak ücretsiz kargo ile üç günde adresinize göndeririz.